Başbakanın “ucube” benzetmesi gündemi çok işgal etti... Ve doğal olarak bizi de çok endişelendiriyor. Amaç edindiğimiz toplumda fiziksel çevre bilincini geliştirmenin ne kadar çok emek gerektirdiğini görüyoruz. Toplumun gözü önündeki kişilerin ve fikir önderlerinin konuşmadan önce düşünmesi, uzman olmadıkları bir konuda kendini izleyenleri yanlış yönde etkilemekten korkması gerekiyor. Özellikle söylediklerinizle toplumun tamamına ulaşan bir başbakansanız...
Başbakanın son tepkileri sanatın bizim için belki de çok lüks olmaya başladığını düşündürüyor. Herkesin bir sanat eserini beğenmek ya da beğenmemek gibi bir seçeneği vardır. Sanat eseri zaten beğeni için yapılmaz, sanatçının iletmek istediği duyguları ve mesajı taşır. Tıpkı Mehmet Aksoy’un "İnsanlık Anıtı" gibi...
Toplumun geneline baktığımızda eğitim hayatımız boyunca sanat ve tasarım konusunda ne kadar birikim yapabiliyoruz; ya da çocuklarımız ailelerden ne kadar birikim kazanıyor? Ve bir gün saygı duyduğumuz ya da duymamız gereken bir kişi çıkıyor ve öyle bir konuda konuşuyor ki... Zaten olmayan sanata ve tasarıma karşı, oluşmamış farkındalık da derin bir yara alıyor.
Bu bir sanat eseridir; bu ve benzeri durumlarda kültür ve sanat adına yara alırız, sanatçının toplumdaki değeri zedelenir, pek çok değerimizi kaybederiz... Peki ya bu yorum yapılan konu hepimizin yaşam kalitesini, kenti ve çevreyi etkileyecek şeylerse... İşte o zaman yaşadığımız kentler ve yaşamlarımız geri dönülmez hasara uğruyor…
Yıllar önce başbakan AKM’ye gidip beğenmediğini ve binanın yıkılması gerektiğini söylemişti... Sonra da herkesçe bilinen süreç başladı... AKM gibi mimarlık kültürü için önemli bir bina, hükümetin tavrından sonra basından da şaşırtıcı derecede eleştiriler aldı. Bunlardan birinde Hıncal Uluç o zaman AKM için ucube derken, binlerce okuyucusunu ne kadar yanlış yönlendirdiğini hiç düşünmedi. Medyada gelen eleştiriler toplumu bilinçlendirmekten uzak “vurun kahpeye” dercesine binanın çirkinliği ile suçlandı. Yakın bir zamanda Murat Bardakçı’nın Allianoi için yazdıkları, orayı korumak için uğraşan gönüllülerle “çevreci enteller” diye dalga geçmesi de onu izleyenleri yanlış yönlendirmektedir.
Son zamanlarda İstanbul üzerinde yapılan planlar bütünsellikten, korumacılığı, kenti ve kentliyi merkezine koymaktan o kadar uzak ki... Tarlabaşı, Balat, Sulukule üzerinde dönenler, Taksim Meydanı için yapılan planlar, Üçüncü Köprü Projesi... Kentsel dönüşüm adı altında yerel yönetimlerin yetkilenmesi ve daha çok dar gelirli halkın yaşadığı tarihi dokunun yok edilerek yerine modern (!) konutlar ve ticaret merkezleri yapılması...
Tüm bunlara baktığımızda kültür, sanat, tasarım, fiziksel çevre ve mimarlık alanında oluşturmaya çalıştığımız toplumsal duyarlılık daha yolun başındayken, sözü dinlenen kişilerin dayanaksız yorumlarıyla ve icraatlari ile oluşamadan tükenip gidiyor...
Görüşleriyle toplumu yönlendirebilen kişilerin toplumu ilgilendiren konularda konuşmadan önce o konuyla ilgili tüm disiplinlerin uzmanlarına danışmaları ya da STK ve Üniversitelerle doğrudan iletişimde olmalarını görmeyi ümit ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder