31 Ocak 2011 Pazartesi

2011 Avrupa Tasarım Ödülü


Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (EESC) güçlü bir sivil toplum mesajı içeren, ambalajıyla birlikte sürdürülebilir, yenilikçi ve yaratıcı ürün tasarımı yarışmasının ikincisini düzenliyor.
Avrupa İşletme ve Sanayi Komisyonu Genel Müdürlüğü CUMULUS (Uluslararası  Sanat, Tasarım ve Medya Üniversiteleri Birliği) ve Herkes İçin Tasarım EIDD-Avrupa iletişimi güçlendirmek ve Avrupalı Kurumların yenilikçi sürdürülebilir tasarım uygulamalarına katılımısağlamak için güçlerini birleştiriyor.
Yarışmaya 27 Avrupa Birliği üye devletinde doğmuş olan veya yaşayan öğrenci ve profesyonel tasarımcılar bireysel veya takım olarak 30 Mayıs 2011 tarihine kadar katılabilir.
Kazanan tasarım 2012
Aktif Yaşlanma ve Kuşaklararası Dayanışma Avrupa Yılında  piyasaya sürülecektir.

Farklılığın zenginlik olduğunu savunan, tasarım ve tasarımcının gelişmesini destekleyen Herkes İçin Tasarım EIDD'nin çalışmalarını destekliyoruz.

27 Ocak 2011 Perşembe

2011 Uluslararası Orman Yılı

BM'nin, 2011 yılını Uluslararası Orman Yılı ilan etmesi dolayısıyla Orman Genel Müdürlüğü tarafından Meclis'te '2011 Uluslararası Orman Yılı' açılış töreni düzenlendi.
18 Ocak 2011 Türkiye Büyük Millet Meclisin de, Çevre ve Orman Bakanlığının “2011 ORMAN YILI” kapsamında hazırlamış olduğu resim sergisinin açılışı yapıldı. Törende bir konuşma yapan Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu, 2010 yılında 483 bin hektar alanda ağaçlandırma yapıldığını belirterek, 2010 yılı hedefi olan 440 bin hektarı geride bıraktıklarını söyledi. Son 3 yılda, 5 yılın hedeflerini gerçekleştirdiklerini dile getiren Eroğlu, bütün dünyada orman varlıkları azalırken Türkiye'nin, orman varlığını hem hacim olarak hem de alan olarak arttıran nadir ülkelerden biri olduğunu söyledi. Eroğlu, şu anda Türkiye'de orman varlığının yüzde 27 oranında olduğunu, bunu yüzde 30'a çıkarmak için uğraş verdiklerini ifade etti.

Geçtiğimiz aylarda Orman Bakanlığı için hazırlanan resmî rapora göre 3. köprü projesi kapsamında İstanbul'da kesilen ve kesilecek toplam ağaç sayısı 2,5 milyonun üzerinde olduğu bildirilmişti. Kesilmeyi bekleyen ağaç sayısı 1,6 milyon. Yok olacak toplam ormanlık alan 16 milyon metrekare.  Istanbul ‘daki olası bir ağaç katliamını önlemek ve kentin sorunlarına sahip çıkmak için sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek yetkililere seslendi: "Bu bir katliam. Bu bir cinayet."
http://www.2milyonistanbullu.com/

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hazırladığı ve onayladığı 16.07.2010 tasdik ve  tarihli 1/100 000 Çevre Düzeni Planı’nda yeni bir boğaz geçişi yer almadığı ve plan raporu’nda da karayolu ulaşımına ve yeni boğaz geçişlerine kesinlikle karşı çıkıldığı halde, hükümetin 3.Köprüyü tekrar gündeme getirmesi üzerine, bu kez tam tersi bir tavır sergileyerek, reddettiği köprüye yasal kılıflar oluşturma çabasındadır.

Doğal hayata ve kent yaşamına karşı plansız ve duyarsız girişimlerinden sonra 2011 Orman Yılı’nı coşkuyla sahiplenen yöneticilerin son kararının insandan ve doğadan yana olmasını diliyoruz.

25 Ocak 2011 Salı

FEBAYDER ve Kentsel Dönüşüm


Fatih Belediyesi’nin kentsel dönüşüm projesi adına Fener-Balat-Ayvansaray bölgesine yönelik girişimlerine karşı Fener Balat Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracılarının Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (FEBAYDER), bölgede uzun süredir bir mücadele yürütüyor. Febayder Genel Sekreteri Çiğdem Şahin, Yönetim Kurulu üyeleri Hayati Örencik ve İbrahim Güntekin’le son gelişmeler üzerine yapılan söyleşiden alıntıları paylaşıyoruz.
Bölgedeki son gelişmelere dair ne söyleyebilirsiniz?
İ.G: Şu an belediye tarafından herhangi bir hareketlilik yok, hukuki süreci takibe almış durumdayız. Resmi bilgilere ulaşmadan net bir şey diyemiyoruz. Çünkü yıkık olan, oturulma durumu olmayan binalar var ve binaların restore edilmesi gerekiyor ancak yapılırken burada oturan insanların mağdur edilmemesini istiyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çıkardığı deprem yasası ile bizim binalarımız sağlam olduğu halde deprem gerekçesiyle yıkılmak isteniyor. Burada tam tersi bir yaklaşım gerekirdi; tarihi oldukları ve milli servet niteliği taşıdıkları için bizim binalarımızın korunması,  siyaset üstü bir tavırla bu binalara sahip çıkılması gerekirdi.
Bölge halkının bu projeye dair tavrı nasıl?
Ç.Ş: Halk derneğimiz sayesinde bu projenin iç yüzünü iyice öğrendi.  Biz bölge halkına bu projenin belediyenin söylediği gibi onların refahını, yaşam standardını arttırmayı amaçlamadığını, çünkü bölge halkını burada tutmak gibi bir niyetleri olmadığını anlatabildik.  Projeler ve halka sunulan teklifler tam aksine halk açısından büyük mağduriyetler yaşanacağının işaretini veriyor. Sulukule ve Tarlabaşı’nda daha önce yaşanan örnekler de bunu gösteriyor. Halkla samimi, güven sağlayıcı diyalog kurmak çok önemli... Bölgeden gitmek isteyen bugüne kadar zaten malını mülkünü satmış gitmiş bir yerlere. Burada kalanlarsa gerçekten burada yaşamak isteyenler. Bunun için bedel ödenecekse bunu da ödemeye hazır bir halk bu halk. Fener-Balat-Ayvansaray halkı. Belediyenin düşündüğünden de dirençli bir halk; projeyi uygulamaya geçtiklerinde bunu kendileri de göreceklerdir… Hukuk mücadelesine güvenmek zorundayız.Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidebiliriz.
H.Ö: Burayı tanımlarken çöküntü bölgesi, lümpenler gibi ifadeler kullanıyorlar ancak bu doğru değil. Ben 1958’de burada doğdum, babam da burada doğmuş. Burası tapu sahibi, meslek sahibi, iş yeri sahibi insanlar yanında toplumun her kesiminden her görüşten insanı içinde barındırıyor. İnsanlar gecekonduda değil tapulu evlerinde oturuyorlar. İnsanların haberi olmadan belediye evleri ile ilgili çalışma yapıyor, projeyi ihaleye çıkarıyor ve bir firmaya devrediyor. Sonra insanlara da bir yazı gönderiyor ve bizim evlerinizle ile ilgili bir projemiz var  siz de buna razı olacaksınız diyor.
Halka üç seçenek sunuyor; birinci seçenek olarak evinizi kat karşılığı bize verin, ama değer kattığımız yeni daire için üstüne bizim belirlediğimiz farkları ödeyin  diyor ki bu fark çok büyük meblağlar tutuyor; buradaki halkın çoğunluğu o meblağları ödeyemez. İkinci seçenek olarak evi bize satın ya da üçüncü seçenek olarak size bölge dışından ev verelim diyor. Yani şehrin göbeğinde yaşarken size  Kayabaşı  Taşoluk gibi İstanbul’un dış çeperlerinde yer gösteriyor.
Örgütlenmelerin yetersiz olmasını neye bağlıyorsunuz ve çözüm olarak neyi öngörüyorsunuz?
H.Ö: Genellikle muhafazakâr olan halk çoğunluğumuz adaletten yana olduğu halde hak mücadelesinde örgütlenme biçimlerine soğuk baktığından, muhafazakâr kesimin örgütlenme konusunda başarısız olduğunu ifade edebiliriz. Her konuya sahip çıkan, sol aydınlardan oluşan bir örgütlenme var ama onların da halkla aralarında bir kopukluk var.  Örneğin bir oluşum yolsuzluk ya da hidroelektrik santraller meselesiyle ilgili karşı duruşunu güneydoğudaki bir 
” özgürlük mücadelesine “ dönüştürmeye çalışırsa genel anlamda dengeyi sağlamaya çalıştığımız sağ kesimin tepki göstermesine sebep oluyor. Böylelikle amaçlanan hedef gözden kayboluyor hatta tepkisizlikten dolayı meşruiyet kazanıyor. Doğru yapılacak bir örgütlenmeyle meselenin üstesinden gelinmelidir. Febayder de bunu başardık. Hem örgütlenme modeli hem de eylem ve tavırlarıyla  örnek bir model oluşturabildik.
Ç.Ş. : Sulukule Projesi ilk gerçekleştirilen projelerden biri olması nedeniyle sürecin başında olayın gerçek boyutları tam olarak bilinmiyordu. Tarihi alanların yenilenmesi ve bu konuda yetkilerin Anıtlar Kurulu’ndan belediyelere devredilmesi konusunun sonuçlarının neler olacağı, uygulamaların ne gibi sorunlar ortaya çıkaracağı, idarenin halkın yaşam standardını yükseltme konusunda samimi olup olmadığı konuları henüz tam anlaşılmamıştı. Yasa çıkar çıkmaz  ilk uygulamaya maruz kalan alanlardan biri Sulukule  olduğu için  sürecin Sulukuleyi nereye getirebileceği de başlangıçta kestirilemedi. Her şey Sulukule sürecinin ilerlemesi ile açığa çıkmaya başladı, kamusal alanların sermayeye aktarılması ve ranta kurban edilmesi süreci hızla ilerledi. Kent alanları ve mahallelerin yanı sıra doğanın da, derelerin, denizlerin, ormanların ve su havzalarının da,  yani bütünüyle tüm yaşam alanlarımızın saldırıya maruz kaldığı görüldü. Süreç hızla yol aldı. Hak ve hukuk ihlalleri, usulsüzlükler, minareyi kılıfına uydurmak için çıkartılan yasalar aldı başını yürüdü. Özel bir  hukuk alanı oluşturuldu bu konuda.
Ortaklaşma konusunda girişimler var mı, önerileriniz nelerdir?
Ç.Ş: Kentsel dönüşüm mücadelesi Türkiye’de daha yeni kızışıyor. Geç kalınmış bir şey yok. HES’ler konusunda vadilerin, köylerin otak bir zeminde temsil edilebildiği bir takım oluşumlar var; ‘Derelerin Kardeşliği Platformu olsun, ‘Loç Vadisİ’, ‘Aksu Deresi’ platformları olsun, Hasankeyf süreci olsun, bu tür oluşumlarda köylülerinin başarıyla ortak bir mücadele verdikleri görülüyor. Bu platformların zaman zaman örnek mücadeleler gerçekleştirdikleri ve kazanımlarının olduğu görülüyor. Kentsel Dönüşüm mağdurları da benzer yapılanmayı kent mücadelesinde başarabilirlerse bugünkünden daha etkin bir mücadele verileceği ve kazanımların artacağı kesindir.
Yerel örgütlenmeler, mahalle dernekleri ve kent geneline hitap eden meslek odaları, sendika ve genel amaçlı örgütlenmelerin bu mücadelede bir araya gelmeleri, bilgi birikimlerini deneyimlerini birbirlerine aktarmaları, ortak strateji ve eylemler belirlemeleri çok önemli. Bu arada hukuksal zemindeki mücadeleyi  de daha etkin kılmak için bütün kentsel dönüşüm sürecini takip eden, bu konuda yaratılmış özel hukuk alanını, hukuk ihlalleri ve usulsüzlükleri takip eden ve ortaya çıkardığı usulsüzlük ve hukuksuzluklara karşı  tek tek kişiler veya mahallelerden daha etkin tavır alabilen, hesap sorabilen ortak bir Kent Hukuk Komisyonunun oluşturulması gerekiyor. Ayrıca kentsel dönüşüme tabi bütün alanlara ait belge, bilgi ve araştırma sonuçlarının arşivlendiği ve kamuya açık olduğu bir merkezin bulunması,  bu ortak merkezden ketsel dönüşüme kaşı mücadele eden bütün birey, örgüt ve kurumların yararlanabilmesi gerekiyor.
Siz size düşeni yapmaz, söylemeniz gerekeni söylemezseniz, sizin adınıza konuşanlar ve  yapanların sizin için oluşturduğu bir dünyada yaşamaya mahkum olursunuz…
Kentsel Dönüşüm konusunda tüm yönetici ve karar vericilerin toplumun sahip olduğu bilinç ve duyarlılığa ulaşmasını dilerken, belediyelerin ve politikacıların tarihi ve kültürel değerleri her türlü rantın önünde görerek korumalarını umuyoruz.

Kaynak: http://www.febayder.com

21 Ocak 2011 Cuma

Altın Örümcek Web Ödülleri

 
Altın Örümcek Web Ödülleri, web ve İnternet teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen başarılı projelerin daha iyi tanıtılması
ve hak ettiği yeri bulması, bu alanda yapılacak yatırımların özendirilmesi ve gündem oluşturulması amacıyla gerçekleştirilen, geleneksel hale gelmiş Türkiye'deki ilk ve tek platform bağımsız organizasyondur.
Doruknet tarafından dokuzuncusu gerçekleştirilecek Altın Örümcek Web Ödülleri için başvurular 03 Ocak 2011'de başladı.  Toplam 35 kategoride 2010 yılının internet teknolojileri alanındaki projeleri ve en iyi web sitelerinin ödüllendirileceği yarışmaya 31 Ocak gününe kadar 6 bine yakın başvuru bekleniyor.

TAG Platform olarak iletişimde tasarımın etkisine ve önemine inanıyor, yarışmacılara başarılar diliyoruz. 

Kaynak : www.altinorumcek.com


20 Ocak 2011 Perşembe

Lizbon Mimarlık Trienali


Bu yıl teması "Evlerden Konuşalım" olan Avrupa'nın en genç mimarlık festivallerinden Lizbon Mimarlık Trienali 16 Ocak 2011 tarihinde sona erdi. Delfim Sardo, Sir Peter Cook, Luis Santiago Baptista ve Max Risselada küratörlüğündeki trienal mekan yaratmanın temel bir ifadesi olarak mimari uygulama, kentlilik bilinci ve yaşam kültürünün bileşeni olarak yapı gibi çağdaş mimarlık konularının tartışıldığı bir forum olarak yaşandı.
Simgesel deneylere dayanan "Kuzey ve Güney Arasında" adlı sergide yöresellik, modernist miras ve konut sorunu için yeni çözümler irdeleniyordu. Sir Peter Cook'un ahşap, hafiflik, çim ve deniz gibi geleneksel İskandinav ögelerin konu edildiği "İskandinav Bağlantısı" sergisinde Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya'dan projeler sunuldu. Diogo Seixas Lopesile küratörlüğünde hazırlanıp sunulan "Sınırlar : Novartis Davası" adlı bölümde İsviçre ve Portekiz arasındaki ilişki ve konutlaşma incelendi.
Festivalin odağındaki "Cova da Moura Mahallesi'nde İyileştirme" konulu peyzaj ve mimarlık öğrenci yarışmasını kazanan projeler Manuel Aires Mateus küratörlüğünde Museu da Electricidade'da sergilendi.
Tasarımın ve genç tasarımcıların  gelişmesine yönelik bütün yarışma, festival ve organizasyonları destekliyoruz.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Ucube Yakıştırması Bize Neleri Düşündürüyor?


Başbakanın “ucube” benzetmesi gündemi çok işgal etti... Ve doğal olarak bizi de çok endişelendiriyor. Amaç edindiğimiz toplumda fiziksel çevre bilincini geliştirmenin ne kadar çok emek gerektirdiğini görüyoruz. Toplumun gözü önündeki kişilerin ve fikir önderlerinin konuşmadan önce düşünmesi, uzman olmadıkları bir konuda kendini izleyenleri yanlış yönde etkilemekten korkması gerekiyor.  Özellikle söylediklerinizle toplumun tamamına ulaşan bir başbakansanız... 

Başbakanın son tepkileri sanatın bizim için belki de çok lüks olmaya başladığını düşündürüyor. Herkesin bir sanat eserini beğenmek ya da beğenmemek gibi bir seçeneği vardır. Sanat eseri zaten beğeni için yapılmaz, sanatçının iletmek istediği duyguları ve mesajı taşır. Tıpkı Mehmet Aksoy’un "İnsanlık Anıtı" gibi...

Toplumun geneline baktığımızda eğitim hayatımız boyunca sanat ve tasarım konusunda ne kadar birikim yapabiliyoruz; ya da çocuklarımız ailelerden ne kadar birikim kazanıyor? Ve bir gün saygı duyduğumuz ya da duymamız gereken bir kişi çıkıyor ve öyle bir konuda konuşuyor ki... Zaten olmayan sanata ve tasarıma karşı, oluşmamış farkındalık da derin bir yara alıyor.

Bu bir sanat eseridir; bu ve benzeri durumlarda kültür ve sanat adına yara alırız, sanatçının toplumdaki değeri zedelenir, pek çok değerimizi kaybederiz... Peki ya bu yorum yapılan konu hepimizin yaşam kalitesini, kenti ve çevreyi etkileyecek şeylerse... İşte o zaman yaşadığımız kentler ve yaşamlarımız geri dönülmez hasara uğruyor…

Yıllar önce başbakan AKM’ye gidip beğenmediğini ve binanın yıkılması gerektiğini söylemişti... Sonra da herkesçe bilinen süreç başladı... AKM gibi mimarlık kültürü için önemli bir bina, hükümetin tavrından sonra basından da  şaşırtıcı derecede eleştiriler aldı. Bunlardan birinde Hıncal Uluç o zaman AKM için ucube derken, binlerce okuyucusunu ne kadar yanlış yönlendirdiğini hiç düşünmedi. Medyada gelen eleştiriler toplumu bilinçlendirmekten uzak “vurun kahpeye” dercesine binanın çirkinliği ile suçlandı. Yakın bir zamanda Murat Bardakçı’nın Allianoi için yazdıkları, orayı korumak için uğraşan gönüllülerle “çevreci enteller” diye dalga geçmesi de onu izleyenleri yanlış yönlendirmektedir.

Son zamanlarda İstanbul üzerinde yapılan planlar bütünsellikten, korumacılığı, kenti ve kentliyi merkezine koymaktan o kadar uzak ki... Tarlabaşı, Balat, Sulukule üzerinde dönenler, Taksim Meydanı için yapılan planlar, Üçüncü Köprü Projesi... Kentsel dönüşüm adı altında yerel yönetimlerin yetkilenmesi ve daha çok dar gelirli halkın yaşadığı tarihi dokunun yok edilerek yerine modern (!) konutlar ve ticaret merkezleri yapılması...

Tüm bunlara baktığımızda kültür, sanat, tasarım, fiziksel çevre ve mimarlık alanında oluşturmaya çalıştığımız toplumsal duyarlılık daha yolun başındayken, sözü dinlenen kişilerin dayanaksız yorumlarıyla ve icraatlari ile oluşamadan tükenip gidiyor...
Görüşleriyle toplumu yönlendirebilen kişilerin toplumu ilgilendiren konularda konuşmadan önce o konuyla ilgili tüm disiplinlerin uzmanlarına danışmaları ya da STK ve Üniversitelerle doğrudan iletişimde olmalarını görmeyi  ümit ediyoruz. 

15 Ocak 2011 Cumartesi

2011 Herkes İçin Tasarım Ödülleri




2011 Herkes İçin Tasarım Ödülleri Design For All Vakfı tarafından bütün yönleriyle insan çeşitliliğini öne çıkaran girişim, ürün ve hizmetleri için dünya çapındaki kurum ve yönetimlere verilecektir.

Ödül kriterleri:

  • Herkes için Tasarım ile insan çeşitliliğine saygının     
    öne çıkarılması
      
  • Herkes İçin Tasarım sloganıyla İnsanların yaşam kalitesinin artırılması 
  • Tüm şirket ve örgütlerde tasarımın öneminin geliştirilmesi
  • Tasarımın tüm şirketler için sosyal ve ekonomik katkısının vurgulanması
  • Kuruluşların tüm ürün ve hizmetlerinde bu yaklaşıma uygunluğu
Ödül kategorileri: 
  • Kar amacı gütmeyen kuruluşlar
  • İdari veya kamu kuruluşları
  • Özel ya da profesyonel şirketler
Ödül takvimi:
  • 1 Aralık 2010: Uygulamaların Sunum Başlangıcı
  • 15 Ocak 2011: Uygulamaların Sunum Bitişi
  • 1-2 Şubat 2011: Seçilen Adayların İlanı
  • 24 Şubat, 2011: Barselona'da Sonuçların Açıklanması  
                           ve
    Ödül Töreni. 
     
 TAG Platform Türkiye temsilcisi olduğu DFA'nın çalışmalarını yakından izlemektedir.

 Kaynak: http://www.designforall.org/


14 Ocak 2011 Cuma

Enerji Tasarufu İçin Bir Saat Karanlık


Enerji Tasarrufu Haftası nedeniyle 14 Ocak Cuma akşam saat 20.00'de ışıklarımızı bir saat kapatıyoruz.
Enerji kullanım bilinci  ve böylece verimliliği artan çevre dostu bir dünya dileklerimizle..
Profilo'nun enerji konusundaki bilinçlendirme çabasını destekliyoruz.

13 Ocak 2011 Perşembe

2010 Yılının En Yeşil Tasarımları


2010 yılının çevredostu ürünlerinden en beğendiğinizi oylayın!  
Yeşil tasarımın yaşama kattığı kalite ve ekonomiyi destekleyin!
oylamaya sunulanlar arasında bir sehpa ya da lamba ilginizi çekecek,  ya da ünlü bir imzanın veya dev bir markanın yeşil tasarımından etkileneceksiniz:
http://inhabitat.com/top-6-product-posts-of-2010-vote-for-your-favorite/  

Ayodhyatra tasarımı Secret Garden koleksiyonunda her tablo-sehpa yüzey camı altına yerleştirilen yosunlarla tasarlanan mini peyzaj Amazon yağmur ormanlarını veya Toskana dağlarını evinize taşıyor.

 Grove tasarımı el yapımı gravür deseniyle, doğal balmumu ve yağlardan üretilen, çevreci iPhone kılıfı diğer plastik seçeneklerinden hem daha sıcak görünüyor, hem de bambu ağacının doğadostu özelliğini taşıyor. 

 Pramac markasıyla Philippe Starck tasarımı "Revolutionair" adlı rüzgar türbini bahçe ya da çatısına yerleştirildiği ev için gerekli gündelik enerjiyi üretiyor.

IKEA ürünü SOLIG aydınlatma armatürleri günışığını elektrik ışığına dönüştüren pilleriyle,  akkor ampulden dört kat uzun ömürlü ve yüzde 70 enerji tasarruflu LED ampulüyle, birbirinden şık modelleriyle güneş enerjisini gündelik yaşama taşıyor.

PlanOn PrintStick yazıcı bir laptop çantasına sığacak kadar küçük ve hafiftir. Şarj edilebilir pilleri ve termal baskı teknolojisiyle çok yönlü enerji tasarrufu sağlamakta ve cep telefonuna da bağlanabilmektedir. 
 Apple tablet uygulamasıyla yazılı basın yerine bilgisayar üzerinden okumayla  birkaç ağacı kesilmekten kurtarabilirsiniz. Tabletlerle film ve TV şovları da izlenebiliyor.


 Kaynak: http://inhabitat.com

11 Ocak 2011 Salı

İnsanlar İyi Şeylere Layıktır

Kırım yarımadasının sıcak ve rüzgarlı kıyı iklimi için tasarlanan
Y
-BIO yapı sistemi
zemini hiçbir temele oturmayan demonte bir kare piramit modülden oluşmaktadır.
Üç
modülden oluşan ve üç düşey zincirle asılan Y-BIO merkezi evin zemini yere temas etmez. Böylece sabah meltemi uyuyan bir insanı beşik algısıyla sarar.
Geceleri Y-BIO modülü çubuklarında dolaşan sıcak havanın içindeki bitkisel aromalı uçucu yağ  solunum için faydalı hoş kokulu, sıcak bir buhara dönüşür


Her iklim ve sosyal koşulda tasarım insan hayatının kalitesini yükseltir, çünkü insanlar iyi şeylere layıktır.
 

 Kaynak: http://www.architizer.com

8 Ocak 2011 Cumartesi

Yeşil Tasarım Dünyayı Kurtaracak


 
Pet Şişeden Çatı Projesi Londra'daki Gelişen Bahçeler Projesi kapsamındaki kamusal park alanında William Waterhouse ve Louisa Loakes tarafından tasarlandı ve koordine edildi. Yıl boyunca toplanan 7000 plastik pet şişe işbirliğiyle kiremite dönüştürülerek 30 Mayıs 2010 tarihinde renkli çatı örtüsü olarak kullanıldı.

Pet Şişeden Çatı Projesi için biriktirilen şişeler her yaştan gönüllü tarafından renklerine göre düzenlenerek etiketleri temizlendi, proje için bağışlanan 2 tonluk silindirle sıkıştırılarak "kiremit" haline getirildi ve çatı konstrüksiyonu üzerine uygulandı.
Pet Şişeden Çatı Projesi gönüllü eğitim çabasıyla takdir toplayarak Bloom Merton Bahçe Ödülü ve Guardian Yeşil Bina Ödülü olmak üzere birçok ödül kazandı.

Günümüzde geri dönüşüm vazgeçilmez bir tasarım alanıyken, geçmişte anneler tarafından atık malzemelerden üretilen elişlerini anmadan duramıyoruz. 


Kaynak: http://inhabitat.com