Tasarım insan gereksinimlerinden doğar ve yaşamı kolaylaştırır, ancak tasarımın yarattığı güçle günümüzde bazı tasarımcılar kahraman olarak kabul edilmek istiyor. Medyanın da bunda büyük payı var.
Dünyaca ünlü markalar için yaptığı tasarımlarla, müze ve galerilerde sergilenen eserleriyle, kazandığı pek çok ödül ve okullarda verdiği derslerle uluslararası ün yapmış Karim Rashid’in 2002 yılındaki röportajından seçtiklerimizi sunuyoruz:
1960 yılında Kahire de doğan tasarımcı eğitimini İngiltere ve Kanada’ da tamamladıktan sonra 1993 te New York’ta çalışmaya başlamıştır.
Günün en iyi saati sizce hangisidir?
Günbatımı.
Radyo dinler misiniz?
Evet.
Başucu kitabınız hangisidir ?
Tipping point: bir insan dünyayı nasıl değiştirebilir; Donald Norman’ın ders verirken çokça yararlandığım gündelik psikolojisi ve Miles Davis’in muhteşem otobiyografisi.
Tasarım dergisi okur musunuz?
Evet.
Hangi haberleri izlersiniz?
CNN ve internet.
Kadın modasını takip eder misiniz? Modada tercihleriniz nedir?
Kadın modasını beğeniyorum, sonbaharda bir kolleksiyon sunacağıım.
Terzi elinden çıkan işleri seviyorum, Edra için tasarladığım mobilyaların terzi işi gibi görünmesini istiyorum.İnsanlar çok fazla geçmişe bağlı, gelenekçi davranıyor ben çağdaş olanla ilgiliyim. Gri, gümüş rengi, beyaz mikrofiber kumaşlar günümüzü çok iyi yansıtır.
Giymekten hoşlanmadığınız giysi var mı?
Siyah giymekten hoşlanmam.
Evcil hayvan besler misiniz?
Hayır.
Proje ve tasarımlarınız için çalışma mekanınız neresi?
Çoğunlukla yalnız seyahat ederim, uçakta çalışırım. Ofiste ve evde yalnız kalmak zor.
Kimin için tasarım yapmak istersiniz?
Birisi için bagaj sistemi, bir stereo sistemi, bir ev, ve robot tasarlamak isterim.
Tasarımınızı mimar ve diğer tasarımcılarla tartışır mısınız?
Evet , pek çok, kardeşim mimar Hani Rashid, Ross Lovegrove, Toyo İto, David Shearer, Paola Antonelli.
Tarzınızı arkadaşlarınızın ağzından nasıl anlatırdınız?
Tarzım hakkında bir manifesto yazmıştım; "Duyarlı Minimalizm", nesneyi aşar onun sorununa odaklanırsınız, böylelikle tapınma duygusu azalır, görece bir minimalizme ulaşırsınız. Bütün parçalar ortadadır ve bütünün her aşaması görülür. Tarzım akıcı, yumuşak, organik, insancıl ve duyarlıdır.
Bir kitap yazdınız : “Dünyayı Değiştirmek İstiyorum”, bu sizce de büyük bir dünya değil mi?
Üç sebeple bu başlığı kullandım; Birincisi, her sanatçı kültüre kendi farklılığında bir katkıda bulunmak ister. İkincisi, sanatçıdan çok dünyada gerçek bir değişiklik yapmak isteyen arsız bir tasarımcıyım. Üçüncü neden ise 20.yüzyıl mimarlarının tek doğrusu olan ütopyasıydı. Ne kadar karmaşık bir dünyada yaşadığımızı ve tek taraflı bir ütopyanın varolamayacağını anlatmak, kaybolan duyarlılıkları gidermek için dayatmasız tarzımı anlatmak istedim.
Tarihte özel bulduğunuz tasarımcı ve mimar var mı?
Pek çok... Gio Ponti, Luigi Colani, Mies Van Der Rohe...
Günümüzde değer verdikleriniz hangisi?
Tadao Ando ve pek çok japon mimarı sayabilirim, çok katı ve duyarlı bir yanları var.
Hep mimar veya tasarımcı olmak mı istemiştiniz?
Tasarımcı, evet.
Televizyonda işsizlikten, artan suçlar ve nüfustan bahsdiliyor; Geleceğe bakınca sizin endişeniz nedir?
Gelecekten korkmuyorum, çünkü değişimden yanayım. Herşeyin yarı yarıya sentetik ve yapay olacağı gün gelecek, bilim kurgu gibi takıntılı bir durum.
Kişilik özelliğim : Obsesif kompulsif
İnsanda aradığım özellik : Duyarlılık ve estetik
Mutluluk düşüm : Fikirlerimin gerçekleşmesi
Nerde yaşamak isterim : Aynı anda her yerde
Sevdiğim renk : Beyaz
Sevdiğim çiçek : Kaktüs
Sevdiğim kuş : Doğayı sevmem
Favori yazarlarım : Tufen Orel, Jean Baudrillard, Paul Vivilio
Favori şairim : Şiirin devri bitti
Roman kahramanım : Roman sevmem
Favori bestecilerim : DJ ler
Favori sanatçılarım : Pete Hailey, Chapman Brothers, Charles Ray
Bugünün kahramanı : Özgün yaratıcı insanlar
Tarihi kahramanım : Tarih sevmem
Nefret ettiğim özellik : Vefasızlık
Doğadan mucizevi hediye : Uyku ihtiyacımın olmaması
Nasıl ölmeliyim : Kendi tasarladığım tabutta
Tolerans ilkem : Hiçbir şey kusursuz olmaz
Sloganım : Dünyayı değiştirmek istiyorum
KAYNAK: http://www.designboom.com
Mucizevi, elle tutulamayan hislerin siyah beyaz ekrandan fırlayıp odalarımıza renklerle girdiği günden beri yönetmenin iktidarının süreçleriyle büyüyen izleyici belleklerin kendisini yaratan dünya dışı, sihirli, efsanevi, gerçek olmayan ve temsili anlamlara tapınması artmaktadır.
YanıtlaSilDüzlem üzerine düşürülen imgenin daha kolay ve daha serbest bir algılama yarattığına olan güncel inanca karşın resimin büyüleyici anlatımı yazılı anlatıma göre daha dikte edicidir. Görsel ışınsal çizgilerin sahiplenme isteğini anlama olarak ortaya çıkarırken, uçuşan bulutsu renkler, resimler algılanamayan bozulmuş bir gerçeklik bırakır önümüze.
Görsel yorumlamanın, kavramsal olana inancın azalmasına yol açacak, bu ikili yapısı mistik ritüellerin yeniden doğuşu gibidir.
Postpagan davranış biçimlerinin egemen olduğu günlük gösteri ekranında kitleleri kavrama yöneltecek en ufak ilgi dışlanmakta ve yerini dinsel yazılara bırakmaktadır.
Tüm bu şartlar altında, görsele olan büyük inancına koşut olarak yazıya ve şiire cephe alan bir belleğin yerel tasarım dünyası içerisinde Günümüzün Kahramanı: Özgün Yaratıcı İnsan olarak tanıtılması genç tasarımcılarımıza karşı işlenen affedilmez bir suçtur.