2 Ağustos 2011 Salı

Kentsel Dönüşüme Evet Ama Böylesi Değil!

Soyluların Mahalle Baskısı

Kent yönetenlere değil, o kentin içinde yaşayan topluluğa aittir. İşte bu yüzden o eve buldozerden, önce sosyal hizmet uzmanı girmelidir. Çünkü derin yoksulluğu fark etmeden, yapılacak alışveriş merkezlerine kilitlenmek, yoksullar üzerinde "Soyluların mahalle baskısı"nı yaratır; bu da keskin bir ayrışmayı getirir.

Kentsel dönüşüm, "bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanan strateji ve eylemlerin bütünü" olarak ifade ediliyor.
Benim kentsel dönüşüm tanımım ise şöyle:
Bir gün siz evinizde oturken kapınız çalınıyor. Bir zabıta size bir evrak uzatıyor. Eviniz tapulu yada tapu tahsis belgeli yada gecekondu yada tarihi bir ev olsun fark etmez. Tebligatta mahalleniz dolayısısıyla eviniz için kentsel dönüşüm ilan edildiğine dair bir bilgi var. Siz eğer kentin merkezine yakın bir mahallede oturuyorsanız. Mahalle yani içinde bakkalı, kasabı manavı, terzisi, sokağında oynayan çocukları, kahvehanesi hele bir de  kapı önlerinde oturan kadınları varsa. İşte bu mahalleniz ve dolayısıyla eviniz aldığınız bu tebligatla birlikte tamamen ortadan kalkacaktır.

Çevre ve Şehircilik Bakanı: "İstanbul'da yıkmaktan daha güzel bir şey yok"

Erdoğan Bayraktar geçen yıl henüz TOKİ Başkanı iken "Eski evlerde oturan insanlar yeni evlere taşınırken, bu boşalan evlere de fakir insanlar taşınıyor. Esas sıkıntı burada yatıyor. Onların elektriğini, suyunu kesip onları taşındırmamak lazım ki bu (kentsel) dönüşüm yürüsün. Şu anda İstanbul'da yıkmaktan daha güzel bir şey yok. İstanbul yıktıkça güzelleşir''demişti. Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Bayraktar umarım İstanbul'da "mahalle" diye bir tanımın tamamen ortadan kaldırılmasına neden olmaz.
Çünkü, kentsel dönüşüm sayesinde İstanbul'daki mahalle kültürünün son örnekleri olan Sulukule tamamen Balat, Ayvansaray, Beyoğlu Bedrettin Mahallesi, Ataşehir Roman mahallesi de yok olmak üzere. Artık bu mahallelerde lüks konutlar alışveriş merkezleri, rezidans inşaatları var.

Belediyenin dudakları arasında

Bir mahallede kentsel dönüşüm uygulaması varsa bilesiniz ki o mahallenin, o semtin de artık tek sahibi vardır o da bağlı bulundukları belediye. Örneğin Sulukule deki kentsel dönüşüm uygulamasına  dört yıl aktivist olarak tanıklık ettiğim Fatih Belediyesi, başkanı, yardımcıları, belediyenin fikri dışında herşeye kulak tıkayan öğretim üyesi danışmanları, şehir planlamacıları, belediyenin gözüne bakarak kararlar alan koruma kurulu üyeleri ile büyük ve mutlu bir aile olarak  tarihi yarımadanın da sahibidirler.
Bu sadece Fatih Belediyesi için değil kentsel dönüşüm uygulayan bütün belediyeler için de geçerlidir. Devletten, hükümetten hiç bir kurum onları denetlemez onlar iş sonunda ya da çok tepki ile karşılaşırlarsa Sulukule örneğinde olduğu gibi arada bir hükümete rapor verir karşı çıkanları da"militan,"  "arkalarında örgüt var, ajan, misyoner vs." diye tanımlar bu sorundan kurtulurlar.
Hiç bir devlet kurumu da kentsel dönüşüm yapılan mahallelerde bir inceleme yapma ihtiyacını duymaz. Kentsel dönüşüm uygulamaları, denetimsiz bir biçimde Belediye Başkanı ve danışmalarının dudaklarından dökülen sözcüklerden oluşan evrakların yoksul mahallelerde zabıtalar tarafından dağıtılarak, ailelerin derin bir yoksulluğa sürüklenerek evlerinden uzaklaştırılmasına kadar giden bir süreçtir.

Kentsel dönüşüm halleri

Geçenlerde arkadaşım Najla Osseiran kentsel dönüşüm ilan edilen Ayvansarayda bir kadının elindeki tebligatın fotoğrafını gönderdiğinde yeniden Sulukule'deki günlerime döndüm.  Tebligattaki yazı adres değişikliği dışında Sulukule deki ailelere gönderilen yazı ile nerdeyse aynı idi. Yani bu da şu demekti: Elinde fotoğrafı tutan, evinin kapısı önünde oturan, orta yaşlı kadın artık o kaldırımda oturamayacak o kaldırım da artık orada olmayacak.
Filmi yeni baştan sararsak, memleketimin kentsel dönüşüm halleri bir adım ileri, iki adım geriden oluşuyor. Hiçbir tecrübeden ders çıkarmama, hiçbir mağduriyetin nedenini araştırmadan yeni mağdurlar ortaya çıkarma, geçmişi sorgulamadan halının altına süpürme.

Yıkalım güzelleşelim

İster Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP), ister Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) bağlı belediyeler olsun, kentsel dönüşüm yapan her belediye başkanı, her danışman, kendi rüyasını gerçekleştirme gayretinde. Ne üç haftadır sokakta kalan Aydoğan Dalkoparan, ne evi yıkıldıktan sonra okulunu terk eden Maviş umurlarında. Varsa da yoksa yıkalım güzelleşelim, kendi kentimizi, kendi rantımızı yaratalım.
Kenti yönetenler ve kentin değişimi konusunda karar vericiler, öncelikle kenti oluşturan insanların yaşama hakkına saygı duymalı. Çünkü kent yönetenlere değil, o kenti inşa eden ve içinde yaşayan topluluğa aittir. Yani kentte yapılacak her değişiklik yerel yöneticinin "rüyası"ndan çok o kente çakılan her çiviye  asılan elbiselerin sahipleri yani Aydoğan Dalkoparan ve 9 yaşında okulu terk eden Maviş ile birlikte yapılmalıdır.

Kentsel dönüşüm değil sosyal dönüşüm

Kentsel dönüşüm yapılacak yerdeki herhangi bir evin kapısından içeri girdiğinizde karşınıza çıkan işsiz bir baba, engelli bir çocuk yada evde küçük çocuklarını bırakarak hurdaya çıkan bir anneye göre o değişimi gerçekleştirmek zorundasınız. Bunun da adı, kentsel dönüşüm değil sosyal dönüşüm olmalıdır.
İşte bu yüzden o eve buldozerden, mimar yada şehir plancıdan önce sosyal hizmet uzmanı girmelidir. Çünkü, yoksul toplulukların kendi sosyal hayatlarını, kültürlerini, kullandıkları dili, her seferinde başka bir yerde, yeniden ortaya çıkarmaya çalışmaları onları sosyal, kültürel çözümsüzlüğe itmektedir.
Özellikle İstanbul'da hızla devam eden kentsel dönüşüm projelerinde, orada varolan hayatı, derin yoksulluğu fark etmeden sadece yapılacak havuzlu evler, otoparklara ve alışveriş merkezlerine kilitlenmek, yoksullar üzerinde "Soyluların mahalle baskısı"nı yaratır bu da daha derin bir yoksulluğu, keskin bir ayrışmayı getirir. 

Yazan : Hacer FOGGO  

1 Temmuz 2011 Cuma

TAG Platform Artık Design For All Europe Üyesi



TAG Platform, EIDD –Design For All Europe’un geçtiğimiz ay Tallinn’de
gerçekleştirilen genel kurulunda üyelige kabul edildi.


TAG Platform olarak bizler, kuruluş amacımıza daha uygun olarak Türkiye’de “herkes için tasarım” konusunda öncü olma görevini üstlenerek çalışmalar yürütmekte, yayın, atölye ve toplantılar yoluyla konuya dikkat çekmekteyiz. Tasarımın lüks değil herkes için bir ihtiyaç olduğunu anlatmak üzere proje ve etkinlikler düzenleyen derneğimiz, artık Design for All Europe üyesi olarak daha da güçlü ve etkin.


2010 yılından itibaren DfA Europe ile çeşitli düzeylerde işbirliğimizi sürdürmekteyiz. Mayıs 2010’da DfA yöneticilerinden Finn Petren ve Pete Kercher’ın İstanbul’da konuşmacı olarak katıldıkları bir konferansa da ev sahipliği yapmıştık.


EIDD 1993 yılından beri engelsiz kentler ve tasarım üzerine çalışmakta iken, 2006 yılından itibaren adına DfA Europe’u da ekleyerek çesitlilik için tasarımı savunmayı şiar edinmiştir. DfA Europe, disiplinler arası bir yaklaşımla ve 23 ülkeden 33 üyesi ile Avrupa Birliği’nin tasarım politikalarının biçimlendirilmesine katkıda bulunan aktif bir platformdur.


Bu yıl TAG Platform’un yanı sıra İtalya’dan DEA Department, University of Chieti-Pescara, İspanya’dan ise Creativity Zentrum, Bilbao ve Fundacion ONCE, Madrid’inde üyelikleri onaylanmış, böylece EIDD- DfA Europe 23 Avrupa ülkesinden toplam 33 üyesi ile daha da etkin ve büyük bir ağ haline gelmiştir.


TAG Platform dostlarını, bu uluslararası işbirliğinden aldığımız güç ile önümüzdeki günlerde daha çok ses getirecek projelere hazırlanmaya davet ediyoruz!


EIDD ile ilgili daha fazla bilgi için: http://www.eidd.org/

21 Mayıs 2011 Cumartesi

2011 BETONART MİMARLIK YAZ OKULU


“Yeri Tasarlamak”

 

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği’nin (TÇMB) mimarlara yönelik olarak yayımladığı Betonart dergisinin çimento ve betonun alternatif kullanım olanaklarını araştırmak, çevre duyarlılığını ve fiziksel çevre kalitesini arttırmak amacıyla mimarlık bölümü öğrencileri için düzenlediği 2011 Betonart Mimarlık Yaz Okulu, 08 - 22 Temmuz 2011 tarihleri arasında Çanakkale’de gerçekleştiriliyor. Akçansa Çanakkale Çimento Fabrikası’nın işbirliği ve İDEA Yapı Kimyasalları ile Çanakkale Seramik, TAG ve Arkitera’nın sponsorlukları ile gerçekleşecek olan 2011 Betonart Mimarlık Yaz Okulu’nun bu yılki proje konsepti “Yeri Tasarlamak” olarak belirlendi.



2011 Betonart Yaz Okulu’nun küratörlüğünü yapan Yüksek Mimar Can Kaya konsepti şöyle açıklıyor: 2007 yılında “Karşıla(ş)ma” konseptli Betonart Yaz Okulu’nun ardından, bu sene yine uygulamaya dönük bir yaz okulu süreci bekliyor bizleri. Bu sene düşünülen, bir köyü ikiye bölen yol üzerinde bulunan bekleme, birikme ve dinlenme gibi işlevleri üstlenen kamusal alana yönelik bir düzenleme yapmak.  Bu düzenlemeyi yaparken çıkış noktamız “yer (zemin)”. Yani, tüm bu işlevleri bir arada tutan aynı zamanda ayrıştıran veya sınırlarını bulanıklaştırma potansiyeline sahip olan zemin.  

Yüksek mimar Can Kaya  küratörlüğünde düzenlenecek olan 2011 Betonart Mimarlık Yaz Okulu’na Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Mimarlık Bölümü 3. sınıftan 4. sınıfa geçmiş mimarlık öğrencilerinden birer öğrenci seçilerek alınacaktır. Öğrencilerin konaklama ve yemek ücretleri Betonart tarafından karşılanacaktır.

2011 BETONART Mimarlık Yaz Okulu’na katılmak isteyen öğrencilerin tcma.org.tr ve ya arkitera.com web adreslerinden temin edecekleri katılım formlarını en geç 8 Haziran 2011 tarihine kadar  betonart@tcma.org.tr adreslerine iletmeleri gerekmektedir. Programa seçilen öğrencilere duyurum 14 Haziran 2011 tarihine kadar e-mail ile yapılacaktır.

Küratör:
Can Kaya
Moderatörler:
Banu Binat
Sait Ali Köknar
Deniz Güner
Ferhan Yalçın
Filiz Şahin
Büşra Al
Yelta Köm
Atölye Koordinatörü:
Handan Kırımtay