3 Haziran 2010 Perşembe

Kentsel Dönüşüm Hataları Ödüllendirilirse Ne Yapmalıyız?


Gazi Üniversitesi  tarafından Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar'a geçtiğimiz günlerde törenle fahri doktora ünvanı verildi. Kendisine toplu konut alanındaki birikimi, kamu arazilerini ve kaynaklarını verimli biçimde değerlendirip halka açmasındaki çabaları; alt gelir gruplarına yönelik konut üretimi konusundaki katkıları, gecekondu önleme, kentsel gelişim ve yenileme çalışmalarından dolayı verilen bu ünvanı veren akademik kurumun yaptığı hatayı dile getirmek bizim gibi toplum faydasına çalışan, kent ve çevre konusunda birikim sahibi gönüllülerin en büyük görevi.

TOKİ kamu kaynaklarını kullanarak, uzun süredir kentlerimizin büyük bölümünde geri döndürülmesi mümkün olmayan hasarlara yol açmış, birçok kentin planlı gelişme perspektifini, gelişigüzel açtığı gelişme alanlarıyla, ortadan kaldırmıştır. Şehirciliğin ve mimarlığın yüz karası yapılaşmalara neden olmanın yanı sıra, özellikle gecekondu alanlarında ve çöküntü bölgelerinde yaşayan yoksul kesimlere duyarsız bir yaklaşımla uygulamaya sokulan kentsel dönüşüm projeleri bu kesimlerin daha da yoksullaşmasına ve yaşam çevrelerinden tasfiye edilmesine neden olmuştur. Kentlerimize verdikleri kararlarla şekillendiren tüm karar vericilerin bu konuda bilinçlendirilmesinde öncülük etmemiz gerekiyor. 


 Kentsel Dönüşümün özellikle İstanbul örneğinden başlayarak kentlerimizin belkide tartışılması gereken en önemli sorunu haline geldiğini görmeliyiz. Kentsel dönüşümü, sadece yasa dışı ya da yıpranmış yapıların yıkılarak daha yüksek yapılarla fiziksel olarak yenilenmesi olarak algılayan anlayışın çok büyük sorunlar taşıdığı açık. Nitelikli ve sağlıklı bir kentsel dönüşümün, kent bütünü içerisindeki gereklilikleri ve plan kararları üzerinden, ekonomik ve toplumsal boyutları gözönüne alan, bir yerel kalkınma-uygarlaşma projesi olarak ve rant odaklı değil kent ve kamu yararı odaklı bir çıkış noktası ile hayata geçirilmesi gerekmektedir. Kentsel dönüşüm eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgelerinin yeniden inşa ve restore edilmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi, deprem risklerine karşı tedbirler alınması, kentin tarihi ve kültürel dokusunun korunarak yenilenmesi gibi tanımlar içerir. Ancak ne TOKİ’nin ne de TOKİ Başkanını onurlandıran Gazi Üniversitesi’nin herhangi bir benzer bilimsel söylemini hiç duymadık.

Son dönemde yakından izleme fırsatımız olan Sulukule halkının yerinden kazınarak kentin uzak bir köşesinde Taşoluk TOKİ Konutları’na taşıtılması bildiğimiz “kentsel gelişim ve yenileme çalışmaları” arasında yer almamaktadır. Sulukule’de yıkılan yapıların arsalarına alt gelir grubuna kesinlikle hitap etmeyen konut projelerinin pazarlanması ve desteklenmesi belli bir kesime kazanç sağlarken, bölgedeki renkli yaşamı ve bir kültürü yoketmekle kalmayıp çevre mahallelerdeki rantı da yükseltecektir.



Sulukule kazı alanında rastlanan arkeolojik bulgulara rağmen henüz bu konuda da resmi olarak bir geri adım atılmamıştır. Mayıs ayı başında düzenlenen TOKİ evlerinin temel atma töreni ise belki de “fahri doktor” ünvanının ne derece hatalı olduğunu gösteren en yakın örnektir. Roman kültürünün en önemli yeri Sulukule’nin yokedilmesinin yanı sıra bu bölge Roma, Bizans ve Osmanlı kalınıtılarının olduğu çok değerli bir arkeolojik park olduğu bilinmektedir ve bu alanda kazılarını sürdüren İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin raporu beklenmeden temel atılmasına Mimarlar Odası  "arkeolojik doku göz ardı edilerek yapılacak çalışmaların telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açacağı" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş durumdadır. Kent, çevre ve mimarlık alanındaki tüm kurum ve kuruluşları özellikle de sivil toplum kuruluşlarını elbirliği ile çözüm üretmeye çağırıyoruz.
İki yıl önce yayımlanan bu karikatür, artık gülünmeyecek kadar gerçektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder